Sinemayı oluşturan aslında ardı ardına gelen fotoğraflardır. Görüntüler ardarda geldiğinde gözümüz bu görüntüleri hareket ediyormuş gibi algılar. Aynı sayfalar çizilmiş resimlerin sayfaları hızlıca çevirdiğimizde hareket ediyormuş gibi gelmesi. Gözümüzün ağ tabakasına düşen görüntü beynimiz tarafından kısa bir süre saklanır ve bu görüntü kaybolmadan üzerine gelen görüntü sayesinde aslında hareketsiz olan görüntüleri hareketli gibi algılamamıza neden olur.
1800 lü yıllarda birçok ülkeden birçok fizikçinin bu konu hakkında çalışıldığı bilinmekteydi. Birçok ülkeden mucitler çeşitli buluşlar yaptılar. Thomas Edison yardımcısı William Dickson ile kinetoskop (bazı kaynaklarda kinetofonograf diye geçer) dedikleri bir aygıt geliştirdiler. Bu aygıtla görüntüler sadece tek bir kişi tarafından izlenebiliyordu. Görüntüler ardı ardına gelse de hareketlilik kesintiliydi. Çünkü her görüntünün yeterince aydınlatılmamıştı. Sinemanın başladığı an diyebileceğimiz Fransız Lumiere kardeşlerin geliştirdikleri sinematograf ile hareketli görüntüler elde edilmeye başlandı. Sinematograf ancak 15 m lik bir film alabiliyordu bunun için ilk filmler daha kısaydı.
Lumiere Kardeşler, gerçek yaşamın sürekli değişimini yakalamaya çalışmışlardır. Hemen aynı yıllarda George Melies tümüyle farklı bir bakış açısı geliştirmiş ve fotoğraf hileleriyle fantastik filmler yapmış. Lumiere Kardeşler gerçekçi, Melies ise biçimci geleneğin kurucuları olarak bilinirler. Bu ilk denemeler döneminde bu ustaların yarattıkları, daha sonra sinema tarihinin etrafında gelişeceği gelenekleri oluşturmuş.
Kaynaklar:
G. Gülseren Tür Sineması, Görüntü, İdeoloji
N. Özön 100 Soruda Sinema Sanatı
V. I. Pudovkin Sinemanın Temel İlkeleri